DEMEK GÜVENLİĞİMİZ İÇİN BUNLARI PLANLIYOR, BUNLARI KONUŞUYORSUNUZ

 

Metin KILIÇ

 

Önce, ilgili haberi okuyalım:

Ortalığı karıştıracak bir ses kaydı daha
Yeni çıkan ses kaydındaki iddialar şok etti. Ses Kaydında Hakan Fidan, Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler gibi isimlerin olduğu iddia ediliyor.
27.03.2014 15:14
30 Mart’taki seçime az bir süre kala Türkiye ile Suriye arasında gerilen ipler, savaş ihtimalinin kamuoyunda yüksek sesle konuşulur hale gelmesine neden oldu. Bu süreç sonucunda ise ortalığı karıştıran bir ses kaydı düştü.
YouTube’a ‘secim gudumu’ isimli bir hesapla yüklenen son ses kaydında iddialara göre; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Ferdidun Sinirlioğlu ve Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in katıldığı bir toplantıya ait olduğu öne sürülen dört ses, Suriye’ye ilişkin konuşuyor.
MİT MÜSTEŞARI olduğu iddia edilen kişi KENDİ TOPRAĞINA FÜZE ATTIRMAKTAN BAHSEDİYOR
‘Ortam dinlemesi’ olduğu iddia edilen ses kaydında Ahmet Davutoğlu diye iddia edilen kişinin Süleyman Şah Türbesi olayı ile ilgili Başbakan’ın talimat verdiğini bu fırsatın değerlendirilmesi gerektiği görüşünde olduğundan bahsediyor.
Ses kaydında Hakan Fidan’a ait olduğu öne sürülen sesin ise Suriye’ye 4 adam gönderilerek Türkiye’ye 8 füze atıp savaş gerekçesi üretebileceğinden bahsediliyor. Ses kaydındaki iddiada ayrıca Fidan olduğu iddia edilen kişinin Süleyman Şah Türbesi’ne de kendilerince bir saldırı düzenletebileceğinden de söz ediliyor.
Ses kaydında ayrıca Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Yaşar Güler olduğu iddia edilen kişinin yapacakları işin direk savaş sebebi olacağını söylediği öne sürülüyor.
http://haber.rotahaber.com/ortaligi-karistiracak-bir-ses-kaydi-daha_447873.html

Bu haberde geçen iddialara karşı Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yapmış bulunuyor.
Açıklamayı okuduğunuzda bir yalanlama ile karşılaşmıyor, tam aksine, haberin “dolaylı olarak” doğrulandığını görüyorsunuz.
Okuyalım:

Dışişleri’nden flaş ‘dinleme’ açıklaması!
Dışişleri Bakanlığı Güvenlik toplantısının illegal dinlenmesi hakkında açıklama yaptı!
27.03.2014 17:10
Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nca sosyal medya sitesinde yayınlanan ses kaydı ile ilgili olarak yazılı bir açıklama yapıldı. Açıklamada şöyle denildi:
“Genel olarak Suriye’deki çatışmaların ülkemiz için yarattığı risk ve tehditlerin değerlendirilmesi, bu tehditler karşısında alınabilecek tedbirlerin görüşülmesi, bu bağlamda da, Suriye içinde yer alan vatan toprağı Süleyman Şah Saygı Karakolu’na yönelik tehditlerin ele alınması amacıyla, ulusal güvenliğimizle ilgili konularda birinci derecede yetkili olan devlet görevlilerimizin katılımıyla gerçekleştirilen bir kriz yönetimi toplantısının ses kayıtlarının, bugün (27 Mart) internet üzerinden sosyal medya aracılığıyla bazı bölümleri tahrif edilerek yayınlandığı görülmüştür.
Bir takım terör unsurlarının tehdidi altındaki bir vatan toprağını gerektiğinde savunmak amacıyla ilgili kurumlar arasında değerlendirmeler yapılması devletin asli görevleri arasında olan doğal bir uygulamadır. Sözkonusu toplantıda, Türkiye’nin, herhangi bir saldırı karşısında Süleyman Şah Saygı Karakolu’nu savunma yönündeki iradesinin tam olduğu ve Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun ve orada görevli personelimizin korunmasını ve emniyetini teminen, ihtiyaç duyulduğunda gereken adımların kararlılıkla atılacağı teyit edilmiştir.
Dışişleri Bakanı makamı gibi devletin en hassas güvenlik konularının ele alındığı bir mekanda gerçekleştirilen çok gizli mahiyetteki böyle bir toplantının izlenerek görüşmelerin kamuoyuna servis edilmesi Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik alçakça bir saldırı, bir casusluk faaliyeti ve son derece ağır bir suçtur. Bu olay, ülkemizin karşı karşıya bulunduğu siber ve elektronik saldırı tehditlerinin boyutunu gözler önüne sermektedir. Bunu yapan ihanet şebekeleri devletimizin ve milletimizin düşmanlarıdır.
Devletimizin ve milletimizin güvenliğine yönelik bu saldırının faillerinin en kısa zamanda tesbit edilerek ortaya çıkartılmaları ve adalete teslim edilerek yasalar çerçevesinde hak ettikleri en ağır cezaya çarptırılmaları sağlanacak; Türkiye Cumhuriyetini hedef alan bu haince saldırı mutlaka akamete uğratılacaktır.”
http://haber.rotahaber.com/disislerinden-flas-dinleme-aciklamasi_447908.html

Görüldüğü gibi, bu açıklamada lüzumsuz hamaset ve “vatan, millet, Sakarya” ucuz edebiyatı had safhada..
Ses kayıtlarının “bazı bölümlerinin tahrif edilmesi”nden söz ediliyorsa da, bununla ne anlatılmak istendiği açık değil.
Ne, nasıl, ne ölçüde, ne kadar tahrif edilmiş?
Ve ne tür bir tahrifat bu?..
Açıklamada bu yönde hiçbir şey yok..
Kısacası, Dışişleri Bakanlığı, kamuoyunda oluşan kaygıyı giderecek sadra şifa hiçbir şey söylemiyor.
Bu tür yayınlarda tahrifatla mücadele etmek çok kolay ve basittir. Aslını yayınlarsınız ve böylece tahrifat yapanları “suçüstü” yakalamış, toplumun önünde rezil etmiş olursunuz.
Dışişleri Bakanlığı, bunu yapmak yerine, oldukça sert bir üslupla suçlamalarda bulunuyor.
Ayrıca, “çok gizli mahiyetteki böyle bir toplantının izlenerek görüşmelerin kamuoyuna servis edilmesi”nden söz edilerek, tahrifat iddiasından dolaylı olarak vazgeçiliyor, farkında olunmadan, iddialar doğrulanıyor.
Böylece, yapılan yayının, “Türkiye’nin ulusal güvenliğine yönelik alçakça bir saldırı, bir casusluk faaliyeti ve son derece ağır bir suç” olduğunu öğreniyoruz. Öyle diyorlar.
Bunun yanı sıra, “Bunu yapan ihanet şebekeleri devletimizin ve milletimizin düşmanlarıdır” denildiğini görüyoruz.
Ardından da tehdit geliyor: “Devletimizin ve milletimizin güvenliğine yönelik bu saldırının faillerinin en kısa zamanda tesbit edilerek ortaya çıkartılmaları ve adalete teslim edilerek yasalar çerçevesinde hak ettikleri en ağır cezaya çarptırılmaları sağlanacak; Türkiye Cumhuriyetini hedef alan bu haince saldırı mutlaka akamete uğratılacaktır.”
İnsan, bütün bu ifadeleri okuyunca, “Bir ‘tahrifat’ için bu kadar telaşa, bu kadar paniğe gerek var mı?” diye düşünmeden edemiyor.
Dışişleri Bakanlığı bizi tahrifatın boyutları ve içeriği konusunda bilgilendirmediği için, söz konusu ses kayıtlarının, “çok gizli mahiyetteki bir toplantının izlenerek görüşmelerin kamuoyuna servis edilmesi” durumu olduğunu kabul etmek zorundayız.
Bakanlığın açıklamasına göre, çok gizli mahiyetteki bir toplantı izlenmiş ve görüşmeler “kamuoyuna servis edimiş”..
Böylece biz de, bu gizli toplantıdan haberdar olmuşuz..
Buna göre, “ses kaydında Ahmet Davutoğlu diye iddia edilen kişinin Süleyman Şah Türbesi olayı ile ilgili Başbakan’ın talimat verdiğini bu fırsatın değerlendirilmesi gerektiği görüşünde olduğundan bahsediyor.
Başbakan’ın talimatı bir fırsatmış..
Nasıl bir fırsat acaba?..
Dışişleri Bakanlığı, ucuz hamaset yapmak yerine, şu fırsatın ne olduğunu açıkça yazsaydı, daha faydalı ve etkili olmaz mıydı?!
Ses kaydıyla ilgili haberden ayrıca şunu öğreniyoruz: “Hakan Fidan’a ait olduğu öne sürülen sesin ise Suriye’ye 4 adam gönderilerek Türkiye’ye 8 füze atıp savaş gerekçesi üretebileceğinden bahsediliyor.
Dışişleri Bakanlığı’nın, “tahrifat”ın etkisini gidermek için, “Hayır, Hakan Fidan aslında şunu söylemişti, burada tahrifat var” demesi gerekmez miydi?!
Biz ne bilelim nasıl bir tahrifat var.. Belki de Hakan Fidan, “Suriye’ye 4 adam, 8 madam gönderelim, Türkiye’ye 8 füze, ardından bir 8 füze daha atsınlar, millet savaş görsün” demiştir de, ifadeleri tahrif edilmiştir.
Dışişleri Bakanlığı, ilgili kısmın, “tahrif edilmemiş”, işlemden geçirilmemiş, ham kaydını niçin yayınlamıyor?
Bu kadar mı?
Değil!
Ses kaydıyla ilgili haberde şu da var: “Ses kaydındaki iddiada ayrıca Fidan olduğu iddia edilen kişinin Süleyman Şah Türbesi’ne de kendilerince bir saldırı düzenletebileceğinden de söz ediliyor.
Evet, Dışişleri Bakanlığı, bu konuyla ilgili, “işlemden geçirilmemiş, montaj vs. gibi bir uygulamaya maruz bırakılmamış, ham kayıtları” yayınlarsa, “tahrifatçı casuslara” en etkili cevabı vermiş olur.
Şahsen ben, ilkokul düzeyi hamasetle kaleme alınmış bir açıklama yerine, kamuoyuna duyulan saygıyı yansıtan böylesi bir düzeltmeyi okumuş olmak isterdim.
Ama, tek başına istemek yetmiyor.
Hayatta, her istediğiniz olmuyor.
Bu yüzden, istemediğiniz şeyleri düşünmek zorunda kalabiliyorsunuz.
O nedenle, yukarıya aldığım iki haber metninin bana “istemeden” düşündürdüklerini yazmak istiyorum:
Bir: Ahmet Davutoğlu “fırsat”tan bahsederek Hakan Fidan’a “gaz” verdiyse şayet (ki Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması herhangi bir yalanlama getirmiyor), onun “ahlâkî değerlere bağlılık”, İslâmî duyarlılık ve “dürüst siyaset” açısından “sıfırlanmış” olduğunu söylemek gerekiyor. Belki baştan beri “sıfır”dı da, biz onda birşey var zannediyorduk.
İki: Hakan Fidan’a atfedilen sözler doğruysa şayet (ki aksini düşünmek için bir neden bulmakta zorlanıyoruz), Fidan’ın gizli servis yöntemlerini benimseme açısından “çağdaş uygarlık düzeyi”ni yakalamış olduğunu, bu yüzden, MİT’in “hedefe koyup takip ettiği” vatandaşlar olmamız durumunda “başımıza herşeyin gelebileceğini” düşünmemizde fayda bulunduğunu anlıyoruz. Düşünün, kendi ülkesine sekiz füze attırıp suçsuz kimin öleceğini, masum kimin sakatlanacağını dert etmeyen bir adam ya da kurum, “hedefe koyduğu” kişilere neler yapmaz ki! Süleyman Şah Türbesi’ni bekleyen suçsuz askerine silahlı saldırı düzenletip masum askerinin ölmesi veya yaralanmasını umursamayan biri, diğer zamanlarda acaba ne türden faaliyetler planlayıp uyguluyor olabilir?
Üç: Şu anda Türkiye’yi yöneten siyasetçilerin kriterlerinin bilgelik, ahlâkî erdemler, evrensel değerler ve İslâmî ilkeler değil, Batılı seküler-laik “uluslararası ilişkiler” teorisyenlerinin icat ettikleri “ulusal çıkar” kavramı olduğu anlaşılmaktadır. (Çıkarcılık/menfaatperestlik bireylerde ne kadar iyi ya da kötü ise, uluslarda da o kadar iyi ya da kötüdür.) Ve siyasetçilerimizdeki bu “ulusal çıkar” düşüncesi ile kendi “kişisel çıkarları” ve “gelecek hesapları” arasındaki ayrım çizgisi maalesef belirsizdir.
Dört: AKP hükümeti her ne kadar iktidarı döneminde olumlu birçok faaliyete ve olumsuz bir dizi gelişmeye öncülük etmişse de, tarihe, “Ülkeyi mahveden iktidar” olarak geçme potansiyeline fazlasıyla sahiptir.

Not: Son zamanlarda iktidarın “psikolojik savaş birimlerinden biri” gibi hutbeler hazırlayan ve açıklamalar yapan Diyanet İşleri Başkanlığı, söz konusu ses kaydında dile getirilen hususlarla ilgili olarak ne yapacak, “dilsiz” mi kalacak, merak ediyorum. Tabiî bir de, lağım çukurunda oturup temizlik öğütleri veren yalaka ve yandaş medya yazarları var; onlar da herhalde bir süredir attıkları “ahlâk” nutuklarını bu konuda da hatırlarlar.

 

FÂTIR, 35/5

Ey insanlar! Şüphesiz Allah’ın vaadi gerçektir. Sakın (geçici) dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın “çok aldatıcı” (olan insan ve cin şeytanları, İslâm dışı rejimlerin propagandacıları ve ajanları), sizi (sûret-i haktan görünerek, batıl amaçları için dinden imandan bahsederek) Allah ile aldatmasın.

 

 

EN’ÂM, 6/106

Rabbinden sana vahyolunana tâbi ol! O’ndan başka tanrı yoktur. Ve (liderlerini, yöneticilerini ya da önderlerini kanun yapmada Allah’a denk tutan) müşriklerden yüz çevir (onlara fiilen, kavlen veya kalben eğilim gösterme)!

 

HADÎSLERDE KIYAMET ALÂMETLERİ 13

Ahir zamanda zalim emîrler/yöneticiler, fasık vezirler (bakanlar, danışmanlar), hain hâkimler/yargıçlar ve yalancı (şu veya bu siyasal gücün tarafını tutup lafı eğip büküp yalan söyleyen, derdi hakkı söylemek olmayan) âlimler gelir. Her kim onlara yetişirse sakın onların yardımcıları, vergi memuru, haznedarı ve onların güvenlik görevlileri olmasın!
(Râmûz el-Ehâdîs, 518/6)

 

HADÎSLERDE KIYAMET ALÂMETLERİ 12

Yakında başınıza bazı emirler gelecek. Rızıklarınıza el atacak (yolsuzluk yapıp, kamu malını yiyecek), sizi yalanlarla avutacaklar. İş yapacaklar lâkin yaptıkları fena olacak. En fena tarafları da kötülüklerini siz güzel görmedikçe ve yalanlarını tasdik etmedikçe sizden razı olmayacaklar. O zaman (yalnız) emirlik haklarını tanıyın. Sizi de tecavüzle kendilerine uydurmaya kalktıklarında, onlarla mukatele edin. Kim bu yolda öldürülürse o şehiddir.
(Râmûz el-Ehâdîs, 300/2)

 

HADÎSLERDE KIYAMET ALÂMETLERİ 11

Benden sonra halifeler, halifelerden sonra emîrler, emîrlerden sonra melikler (güç ile idareyi ele alanlar), meliklerden sonra cebâbire (insanlara “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” ilkeleri kendi kafalarından uydurup dayatan baskıcı zorbalar rejimi), cebâbireden (baskıcı zorbalardan) sonra ise ehl-i beytimden (soyumdan) bir kimse (Mehdî) gelir de, o yeryüzünü adaletle doldurur. Ondan sonra da Kâhtanî gelir….

(Râmûz el-Ehâdîs, 518/4)